Press ESC to close

Neden Acele Ederiz?

Bu soruyu hemen hemen her gün kendime soruyorum. Hiç bir acelem olmamasına rağmen bir sonraki işi düşünüp, o anda yaptığım işten tam olarak keyif alamıyorum. Elimdeki iş hemen bitsin diye acele ediyorum. Spor yaparken hemen bitirip, eve dönmeyi istiyorum. 8 saatlik çalışma sürem varken 1 saatte o gün yapacaklarımı bitirmek istiyorum. Gezmeye çıktığımda oraya hemen varmayı, vardıktan sonra hemen gezip eve dönmeyi istiyorum. Ofisten çıktığımda koşa koşa otoparka gitmeyi, trafik varsa kurnazca aralara girmeye çalışıp acele ediyorum. Sürekli saate bakıyorum. Her işi aynı anda yapmaya çalışıyorum. Hızlı olmuyorum, aceleci davranıyorum.

multitask businesswoman sat at the desk in the office, concept of well organized work

Geri dönüp baktığımda ise aslında o gün istediğim kadar efektif olamadığımı aynı zamanda yaptığım işten bir keyif alamadığımı görüyorum. Eve 5 dakikalık mesafede olan markete bile gittiğimde hemen işimi bitirmeye çalışıyorum. Yemek yaparken ve yerken mümkün olan en hızlı şekilde yapmaya çalışıyorum. Bu sadece bende olan bir durum da değil. Çevremdeki insanlardan da benzer geri dönüşler alıyorum. Eve 5 dakikalık mesafesi olan çalışma arkadaşım da koşa koşa otoparka gidiyor.

Bu özelliğimin aileden geldiğini sanırdım. Bende aslında hep var olduğunu ve tüm ailemizde olduğunu düşünürdüm. Çünkü çevreme baktığım zaman herkes bu şekilde. Normal hızda yürüyüşü hantallık, yavaşlık olarak adlandırıyoruz. Sosyal medyada sürekli benzer tweetler görüyoruz; “yavaş yürüyen insana tahammülüm yok”. Peki bu acelemiz niye? 2 dakika bir yere geç varsak ne olacak? Kafamızı kaldırıp, çevremize bakmadan sadece acele acele yürüyoruz.

Özellikle İstanbul’da yaşayan insanlar olarak bundan muzdaribiz. 4 sene Sakarya’da okurken bunun farkına vardım. Otogarda indiğimde veya caddede yürüdüğümde herkesin bir telaş içinde olduğunu görüyordum. İlk başta garipsedikten sonra ben de onlardan biri oluyordum. Daha sonrasında ise bunun farkına varamadan aceleci insan topluluğu arasına katılıyorum. Yurt dışına her çıktığımda veya farklı anadolu şehrine gittiğimde ise bu gerçek yüzüme çarpıyor. Neden acele ediyorum? Bir yeri gezerken sadece orayı görüp, fotoğraf çekilip hemen ardından başka bir yer görmek istiyorum. Halbuki zamanımız var, acele etmelik bir durum yok. Doya doya bastığım yere, nefes aldığım havanın tadına varabilirim. Farklı şehirlere gittiğim zaman aceleci halimizden çıkıyoruz ve oranın insanının hayat temposuna uyuyoruz. Buradan anlaşılacağı üzere bence insana özgü bir durum değil, şehirlerin temposu olduğunu düşünüyorum. Bu durumdan istisna olan kişiler olduğunu biliyorum ve görüyorum ama istisnalar kaideyi bozmuyor.

İstanbul’un temposu yaşayan insanları çok yorduğunu düşünüyorum. Mental açıdan düşürdüğünü, en sevdiği hobileri yaparken bile keyif almadan hemen olsun bitsin modunda yaptığını biliyorum. Bu durumun bilincinde fazlasıyla insan olduğunu da biliyorum ama bu insanların İstanbul’un temposunu değiştireceğini düşünmüyorum. İnsanlar şehirlerin temposunu belirlemez, şehirler insanlara belli tempoda yaşamasını şart koşar. Bu bilinçte olan insanlar belki de sadece kendi temposunu belirleyebilir. Peki neden hala İstanbul’da yaşıyoruz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir